Hayata Özgü

Yazmak bir dışa vurum benim için; kimi zaman kendimi kimi zaman dolaylı-dolaysız yansımaları. 

İşte ben de buradayım, bloglananlar kervanındayım...


30.06.2009

Uzun uzun

Uzun uzun yazmak istiyorum. Hep kısa yazarım, kısa keserim anlatacaklarımı. Bilmiyorum ne kadar sürecek ama uzun yazmak istiyorum bu sefer. Herkesten, her şeyden birer parça katacağım bir yazı istiyorum.

Hayatımın geri dönüşü olmayan birçok değişime girdiği ve gireceği günler yaşıyorum. Teyze olacağım, en hararetli gündemim şimdilik bu. Bir yeğenim olacak, adı Deren. Şimdiden çok seviyorum onu, henüz yüzünü bile görmedim. Ablamın canı olacak, kanı olacak. Sevgimin çoğu, bu sebepten… İlk göz ağrım olacak. İlk tecrübelerim olacak bir bebek hakkında. Heyecanlıyım bu yüzden. Nasıl ailenin deli kızıysam, Deren’in de deli teyzesi olacağım. Onun için bir pencere olacağım, hep güzel şeyler görmesini sağlayacak. Sıkıldığında ve üzüldüğünde çiçekli bahçelere açılan bir pencere, mavi gökyüzünden güneşi sızdıran bir pencere… Yaptıklarımla değil belki ama dostluğumla örnek olacağım ona. Güzel hayaller kuruyorum bu yepyeni hayat için. İyi dilekler diliyorum yaratandan, onu bize veren yüce kudretten. Bu yazı, o büyüyüp de bunları anlayacak yaşa gelinceye kadar bir yerlerde kayıtlı kalır mı bilmiyorum. Okumasını isterim, okumasa da zaten bilecek, hissedecek tüm bu duygularımı. O yüzden dert de etmiyorum çok fazla.

Diğer yandan, başka bir dönüşüm - belli ki daha etkili bir dönüşüm - duygusal yaşantımda vuku bulmakta. Konuşmaya, anlatmaya kıyamadığım kadar özel. Ama bu sefer biraz daha açık olacağım. Uzun zamanlardan sonra çıkagelen, hayatın bir armağanı bana. Tam olarak böyle anlatabilirim sanırım. Yanılgıların, kırıklıkların ve kabullenilen yenilgilerin ardından sınanan kalbimi ve kişiliğimi korumuş olmamın bir armağanı. İnancımı ve benliğimi kaybetmemiş olmanın bir aynası. Mutluluğu hak etmenin ta kendisi... Tüm yaşanmışlıklarda, fark etmeden birbirine doğru yürümüş iki insanın aşkı bu. Yumuşacık, sıcacık bir duygu… Evim gibi, yuvam gibi… Kimi zamansa enerji dolu, coşku dolu… Yaşam gibi… Kısacık zamanda benliğimi saran bu koca yürekli adama bir kez daha söylemek istiyorum: Seni seviyorum!

Özel yaşamımda bunlar olurken, hayat da akıyor diğer yanda. Okul bitiyor, iş bulma derdi sarıyor. İnternetin nimetlerinden faydalanıp başvurular yapıyorum onlarca yere, dişe dokunur bir sonuç çıkmadı henüz. Herkes acele etmemi, bu günlerimin tadını çıkarmamı söylüyor. Haklılar belki de… Evde oturmak her ne kadar sıksa da insanı, iş hayatının koşturmacası bundan daha kolay olmayacak. Bir yerden başlamak gerekiyor yine de. Hayat kolay değil, gelecek için şimdiden zamanı değerlendirmek gerekiyor. Verimli zamanları verimli değerlendirmek gerekiyor. Çok klişe geliyor kulağıma bu yazdıklarım. Her an duyulan cümleler, doğruluk payı yüksek ama bir o kadar da sıkıcı cümleler. Yine de evde temizlik yapmakla geçmiyor günler =)

Bu düşünceler arasında, ev taşıma işi ayrı bir konu. Aylardır ev arıyoruz ama bütçemize ve istediğimiz kriterlere göre ev bulmak zor. Hadi evi bulduk sayılır, bir de taşıması var onca eşyayı. Öyle zor geliyor ki gözüme, bir gece uyuyayım sabah uyandığımda ekim ayına geçmiş olalım ve tüm bu tantana bitmiş olsun istiyorum. Çok şey istiyorum farkındayım ama insanoğlu işte; beklentileri yüksek tutmakta epey gelişmiş yaratıklarız vesselam. (Ne cümle kurdum yahu =) )

Epey oldu sanrım. Altıncı paragrafa geçtiğime göre kendi yazı çıtamı epey aşmışım. Tüm bunlar benden başka bilmiyorum kaç kişiyi ilgilendirir. 3, 5, belki 8… 10dan fazla değildir herhalde. Yine de yazıyorum işte. Aylar sonra okuduğumda, neler düşündüğümü hatırlamak adına…


1 yorum:

  1. Allah sevdiklerinle seni mutlu bahtiyar etsin. İnsan öyle bir varlık ki dünya içinde ayrı bir dünya hatta bir samanyolu, bir evren... Ömrümüz boyunca nereye gittiğimizi, ne olacağımızı bilmeden sonunu bilmediğimiz bir yolda yürüyoruz. Kimi zaman sevinçler, kimi zaman hüzünler, acılar, kimi zaman çoşkular yaşıyoruz. Hayaller kuruyoruz, umut ediyoruz, çalışıyoruz çabalıyoruz. Belki çoğu zaman hayallerimiz gerçekleşmiyor, gönlümüzdeki veya zihnimizdeki ideallerle gerçekler örtüşmüyor. Ama hayat bu işte... Hayat bir uğraş, okuyup bitireceğimiz bir roman, oyuncuları bizler olan ve ardından güleceğimiz veya ağlayacağımız bir film...

    Ben de kendi çıtamı aşarak uzun bir yorum yazdım. Biraz da ofiste boş oturmamın verdiği rahatlıkla tabi. Bu hafta işten ayrılıyorum ve gelecek ay askere gidiyorum... İş konusunda ben de diğerlerinin görüşüne katılıyorum. Acele etme ama aramayı da bırakma. En azından 1 ay dinlen, bir daha böyle günleri bulamayacaksın çünkü. Acele edip mutlu olmayacağın bir iş olmasındansa biraz dinlenmen daha iyidir. Geç olsun güç olmasın demiş ya atalarımız. Ben askerden dönünce hemen işe girmeyi düşünmüyorum mesela. Önce 1-2 sertifika programına katılıp elimi ağırlaştırmayı düşünüyorum. Tabi dediğim gibi, hayat bize ne gösterir bilemeyiz. Ne olursa olsun hayırlısı olsun.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil